Bir zamanlar;
Öğretmen Okulunda öğrenciydik...
Her birimiz kabına sığmayan gençlerdik...
Çok deli-dolu günler geçirdik...
Heyecanımızın tavan yapması için de;
Öğretmen Okullarının kuruluş yılı olan 16 Mart gününü beklerdik...
16 Mart tarihi;
Öğretmen Okulları için önemli bir tarihti...
Çünkü 'öğretmen' yetiştiren bu okullar, 1848 yılının 16 Mart'ında yola çıkmıştı...
Ve her '16 Mart' tarihi geldiğinde de;
Tüm Öğretmen Okullarında '16 Mart' gününü çeşitli etkinliklerle kutlamak alışkanlık haline getirilmişti...
Doğrusunu söylemek gerekirse;
Öğretmen Okulunun kuruluş tarihi bizleri çok da fazla yakından ilgilendirmiyordu...
Biz, kabına sığmayan gençleri ilgilendiren;
Karşı-cins arkadaşlarımızla birlikte sosyal ve kültürel etkinliklerde birlikte olabilmekti...
İlgi duyduğumuz ve ilgi beklediğimiz kız arkadaşlarımızla yan yana ve göz-göze gelebilmekti...
Gerekirse el-ele tutuşabilmekti...
Ve bunların olabilmesi içinde;
Bu zamana kadar saklı tuttuğunuz hünerlerinizi ve yeteneklerinizi çekincesiz ve cömertçe ortaya dökebilmekti...
Kim bilir;
Belki de bu yüzden çok seviyorduk Öğretmen Okullarının kuruluş tarihi olan 16 Mart tarihini...
Veya da ne bilim ben;
Belki de bu yüzden yer almak istiyorduk sanat ve kültür hareketinin içinde...
Her neyse...
İçsel ve duygusal gerekçesi nasıl olursa olsun;
Bizim Öğretmen Okulu günlerimiz ve yıllarımız çok güzel geçti...
Hem de öylesine çok güzel geçti ki;
Kırsal kesimden getirdiğimiz ve sır gibi saklı tuttuğumuz kişiliğimizi ve kimliğimizi biz bu okulda açığa çıkardık...
O günlerin bütün Öğretmen Okullarında olduğu gibi;
Bizim okuduğumuz Giresun Öğretmen Okulunda da toplumsal düşünce ve sorumluluk ön planda tutuluyordu...
İleriye dönük alınan bütün öğretiler;
Öncelikle kamusal çıkarlara yönelik öğretiliyordu...
Ve bu düşüncenin somutlaşması içinde;
Salt kendi ülkesini değil, tüm dünyada gelişen olaylar öğrenilsin diye bol-bol dünya klasikleri okutuluyordu...
Müzik derslerinde Beethoven ve Mozart dinletiliyordu...
Her öğretmen sınıfında bir 'anlatı sanatçısı' olmalı düşüncesinden hareketle; tiyatro etkinlikleri yaptırılıyordu...
Öğretmen gittiği yerde -yapacağı sanatsal çalışmalarda- müzik adamı aramasın diye mutlaka bir müzik aleti çalması isteniyordu...
Öğretmen gittiği yerde öğrencilerine de öğretsin diye;
Öncelikle 'öğretmen' olacaklar ülkenin dört-bir yöresinde oynanan oyunları bizzat uygulayarak öğreniyordu...
Eğer 'öğretmen' olacak kişi gittiği yerde bir THM korosu kuracaksa;
Önce kendisi okulun düzenlediği Türk Halk Müziği korosunda yer alıyordu...
(Tıpkı görselde paylaştığım fotoğrafta olduğu gibi)
Her neyse...
Özetleyecek olursak;
Sohbetimizin giriş bölümünde de ifade ettiğim gibi biz Öğretmen Okulu öğrencileri '16 Mart Öğretmen Okulu Kuruluşu' nedeniyle düzenlenen sanatsal ve kültürel etkinlikleri çok severdik...
Ve bu yaptığımız etkinlikleri de;
En alt sınıftan, en üst sınıfa ve öğretmenlerimizle hep birlikte yapardık...
Örneğin;
Paylaştığım birinci görselde edebiyat öğretmenimiz Saadettin Öztürk'ün Türk Halk Müziği Korosunu yönetmek için mikrofon başına geçip, söylenecek türkülerin sunumu yaptığı gibi...
Son sözler;
Görselde paylaştığım fotoğraflar, Giresun Öğretmen Okulunda yaptığımız '16 Mart Öğretmen Okulları Kuruluş' yılı etkinlikleri kutlama günündendir...
Görselle ilgili bilgi notu;
Birinci görselde soldan-sağa saz ekibinde bulunan öğrenciler;
Darbukada; Mustafa Sabit KARAİBRAHİM...
Bağlamalarda; Cafer Tayyar KARAMAN, Mustafa KANDAZ, (Öğretmenin arkasında kalan) Bahtiyar OCAK, Enver SAĞLAM, Hasan Tahsin CÖMERT ve Tuğrul ŞAN...
Ve mikrofonda konuşan; Edebiyat Öğretmeni Saadettin ÖZTÜRK...
İkinci görselde;
Vur Emri oyunundan bir kare olup -soldan sağa- Şaban Karakaya (yani ben) Leman Şenel ve Mehmet Özcan...