Sen ki hayata tutunabilmek için;

Korkuları hiçe sayıp, zifiri karanlıklarda sırtında odun taşıdın...

Bayır-tarlanın çakıllı topraklarında nafakanı aradın...

Kışın hayvanların aç kalmasın diye çayırlarda tırpan salladın...

Deniz kenarındaysan, gecenin ayazında balık avına çıkarsın...

Yetiştirdiğin yeşillikleri şehrin kaldırımlarında sen satarsın...

'Hayattan hiç muradım alamadım' diyen kadın;

Sahiden söyler misin bana nedir senin adın?

Afyon'dan-Dumlupınar'a doğru ay ışığı altında yalınayak yürüyen kadınlar arasında sende vardın...

Yaralanan askerlerin yaralarını sardın...

Hatta ölen yakınına mezar taşı aradın bulamadın...

Sonra 'kurtuluş' zaferle taçlandırılınca da;

Cumhuriyetin harcını karanlar arasında sende vardın...

Ama aradan bunca yıl göçmesine rağmen;

Şu kör olası dünyada -başkaları gibi- bir baltaya sap olamadın!

Ve her zaman olduğu gibi yine kaderinle baş-başa kaldın...

"Kaderinle baş başa kaldın" dedim de aklıma geldi...

Durun en iyisi burada sözü Dr. Ali Naci Duyduk'un dizelerine bırakayım...

Bilmeyenler haklı olarak sorabilir 'Dr. Ali Naci Duyduk' kim? diye...

Onun için hemen bilmeyenler için kısaca bilgi vereyim;

1893 Giresun doğumlu...

1918 yılında Tıp Fakültesinden mezun oldu...

Kurtuluş savaşının ön günlerinde yapılan kongrelerinde;

Giresun kasabasını temsilen Erzurum delegesi oldu...

Kurtuluştan sonra bölgenin birçok il ve ilçesinde doktorluk yaptı...

1968-73 yılları arasında ise Giresun Belediye başkanlığı yaptı...

Ve Karadeniz kadınıyla ilgili gözlemlerini de şu dizelere aktardı;

"Kakışla kadınım kakışla,

Yorul, inle, hışla.

İnek önde,

Urgan belde,

Kazma kürek elde

Kakışla toprağın kara bağrını.

Kakışla kadınım kakışla,

Bir dilim ekmek için.

Ellerin düğüm düğüm,

Ellerin nasırlı,

Ellerin buruşuk,

Karda, rüzgârda, güneşte,

Ve sümüklün peşte,

Kakışla toprağın kara bağrını.

Yüzü kavrulmuş, beli bükülmüş,

Benzi uçuk,

Sanki ellisinde,

Oysaki yirmisinde

Yazda, baharda, güzde;

Yokuşta, inişte, düzde;

Yağmurda, selde

Vur kadınım,

Kara toprağın kara bağrına.

Sonra

Bakmadan bir kez ardına

Dön yorgun argın küçük yuvana

Asılsın ocağa su dolu kazan

Doldur içine ne varsa;

Kaldirik, merevcen, ısırgan

Sade suya yağsız yavan.

Kakışla kadınım kakışla,

İnle, yorul, hışla

Ve oturup ağla

Kadınlığının kara bahtına."

-----------

Görselini paylaştığım kadın '8 Mart' tarihinin kendilerine özel bir 'emekçiler günü' olduğunu bilmese de, ben onun gıyabında sepetindeki karalahana çiçeklerini tüm kadınlara hediye ediyorum.

KALIN SAĞLICAKLA..