Savaşın içinde bizzat kendisi de yer aldığı için;

Bazı bölümleri anlatırken, sanki o günleri tekrar yaşarcasına sözcükler boğazında tıkanır kalırdı...

Hatta bazen sözcükler gözyaşlarına karışırdı...

Hasbal Dayı;

Aslen Selanik göçmeniydi...

Ve hangi arada gelip yerleşmişse;

Gelip, Dereli ilçesinin Taşlıca köyüne yerleşmişti...

Çanakkale Savaşları çıktığında;

Boyu ufacık-tefecik ama ele-avuca sığmaz bir delikanlıymış...

Savaşa giderken de arkasında karısıyla, genç kızını bırakmış...

Ve savaştan geri döndüğünde de hiçbirisini bulamamış...

Çünkü karısıyla-kızı, açlığa fazla dayanamayınca bu dünyadan ayrılmış...

Ve Hasbal Dayı yapayalnız kalmış...

Ancak ne var ki köylü ona yalnızlığı yaşatmamış;

Kendi babaları ve dedeleri gibi en üst düzeyde ağırlamaya çalışmış...

Ve bizler ilkokul 4'cü, 5'inci öğrencileriydik;

Evlerimize konuk olduğunda Hasbal Dayının Çanakkale anılarını büyük bir zevkle dinlerdik...

Anılarını zevkle dinlediğimiz Hasbal Dayı;

Namazı-niyazında ve dindar bir kişiliğe sahipti...

Günde beş vakit namazını kıldığı gibi, elinden 99'luk tespihini de hiç düşürmezdi...

İşte bu Çanakkale kahramanının zevkle dinlediğim bir anısını sizlerle de paylaşmak istiyorum...

Ve sözü burada Hasbal Dayı'ya bırakıyorum...

Hasbal Dayı anlatıyor;

'Savaşa birkaç gün ara veriliyor...

Erat, giydiği esvapların yırtığını-söküğünü dikiyor...

Bitini-piresini temizliyor...

Silahının bakımını yapıyor filan...

Ve biz bunlarla uğraşırken Çavuşumuz başımıza dikiliyor;

"Yarın ilkindi sıralarında buraya Mustafa Kemal ziyarete gelecek" diyor...

Ve bunu der-demez, hepimizde bir tedirginlik başlıyor...

Hepimizi birdenbire bir heyecan basıyor...

Nasıl heyecan basmasın evladım;

Yarın karşımıza Trablusgarp kahramanı gelecek...

Yarın karışımıza yedi düvelin korktuğu bir kahraman dikilecek...

Kim bilir bize nasıl bakıp, neler söyleyecek...

Uzatmayalım;

Dinlenmeye çekilen bütün erat hızlı bir şekilde çevre temizliğine başladı...

Yarın gelecek olan büyük komutanı en iyi şekilde ağırlamak için;

Bir yandan bulgur yemeği pişiriliyor...

Bir yanda üzüm hoşafı yapılıyor...

Erata verilen ekmekler biraz daha büyük yapılıyor filan...

O, gece benim gözümü hiç uyku girmedi...

Nasıl uyku girsin evladım?

Benim boyum bir buçuk metre, yarın gelecek komutanın boyu ise iki üç metre büyüklüğünde düşünüyorum ben...

Öyle ya...

Koskoca kahramanın benim gibi bücür bir boyu olacak halı yok ya...

Yarın oldu;

Çavuşumuz bütün eratı içtimaya soktu...

Ve hepimiz biraz sonra gelecek olan Mustafa Kemal'i bekliyoruz...

Derken fazla zaman geçmedi;

Yanında başka komutanlarla uzaktan göründü beklediğimiz kahraman...

Çavuşumuz bize yeniden bir 'Hazır ol' çekti...

Silahlarımızla selam durma vaziyetine getirdi...

Ve "hiç kimse içtimai bozmasın' diye de tembih etti...

Etti etmesine ama, ben başımı yarım çevirmiş bir şekilde hep Mustafa Kemal acaba hangisi diye bakıp duruyorum...

Yani, farkında olmadan içtimai bozuyorum...

Derken, Mustafa Kemal karşımıza dikildi;

"Nasılsınız asker" dedi...

Bizde hep bir ağızdan 'Sağol" dedikten sonra Çavuşumuz;

"Yemekler hazır komutanım" diyerek, sofraya buyur etti...

(Hasbal Dayı, bu arada yine boğazı düğümleniyor ve yaşaran gözlerini silmek için cebinden büyük 'abani' mendilini çıkarıyor ve gözyaşlarını silerek konuşuyor;)

Çavuşumuz "yemek hazır" deyince, Mustafa Kemal;

"Ben eratımın karnının doyduğunu görmeden sofraya oturmam" diyor...

Ve Hasbal Dayı bunu her anlattığında duygulanıp sürekli ağlıyor...

Özetlersek;

Savaşlar sadece topla-tüfekle kazanılmıyor...

Kazanılan çoğu savaşlar komutanların zekasıyla kazanılıyor...

Tıpkı;

18 Mart Çanakkale Deniz savaşlarının kazanıldığı gibi...

Çanakkale savaşı denilince insanın akıl çengeline ister-istemez şu sorularda takılıyor;

Çanakkale boğazlarından zorla geçmek isteyen İngiliz, Fransız ve İtalyan ittifakı nereye gitmek istiyordu?

Bir istatiksel veriye göre;

Her iki taraftan da 250 binin üzerinde ölen askerlerin ölmesini gerektirecek neyin peşine düşmüştü bu emperyalist ittifak?

Rus Çar'ına destek vermeye mi gidiyordu?

Yoksa, Anadolu'yu kendi aralarında paylaşmak için ceplerinde herhangi bir harita mı taşıyordu?

Son sözler;

Çanakkale'de Mustafa Kemal'in öncülüğünde kazanılan zaferler, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı zaferine de yansıyan bir zaferdir...

Bu nedenle;

Verdikleri haklı savaşta kavgalarını zaferle sonuçlandıran ve bu uğurda canını feda edenleri minnetle anıyorum...