GELİN BU KEZ AYKIRI DÜŞÜNELİM

TİYATRO-SEVER BAŞKAN SEÇELİM

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Önümüzdeki yerel seçimlerde diyorum;

Bir kez de tiyatrocular gibi aykırı düşünelim...

Kendimize tiyatro-sever bir başkan seçelim...

Ve empati kültürünü bilen biriyle yola gidelim...

Yerel yönetimlere böyle bir başkan seçelim;

İnanın bana hiç pişman olmayacaksınız...

Hatta böyle bir öneride bulundum diye;

Bana ileride teşekkürlerinizi sunacaksınız...

Çünkü tiyatro sanatından nasibini alanlar;

Her şeyden önce empati kültürünü bilen bir kişidir...

Gördüğü, tanıdığı insanları içselleştirmiştir...

Yani, inandırıcı olmayan önyargıları ötelemiştir...

Kısacası;

Gelin bu kez bir farklılık yaratalım...

Bir seferde sanat ve tiyatro-sever başkanlara şans tanıyalım...

Eğer bu konuda cesaret eksikliğimiz olursa da;

Bundan 96 yıl önce İzmir-Urla'nın Bademler köyünde açılan bir köy tiyatrosundan cesaret alalım...

Evet, son cümleyi yanlış okumadınız...

Görselde paylaştığım fotoğrafta da görüldüğü gibi;

Bademler Köyü Tiyatrosu bundan tam 96 yıl önce 1928 yılında açılıyor...

O günden bugüne kadarda sahnesini hiç kapatmıyor...

Ve binlerce, milyonlarca insan tiyatro sanatından nasibini alıyor..

Ancak ne düşündürücüdür ki;

Yıllar önce açılan bu tiyatroyu, çoğu il, ilçe ve bucaklar hiç örnek almıyor...

Her neyse...

Umarım bundan sonraki belediye başkanları örnek alırlar...

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Tiyatro ve sanat estetiğinden nasibini alanlar;

Cadde ve sokaklarda tükürmezler...

Kaldırımda yürürken, karşıdan gelene omuz atıp sürtünmezler...

İçtiği sigarının izmaritini gelişigüzel sağa-sola atıp sokakları kirletmezler...

Sanatsal düşünce eylemi içinde bulunanlar;

Parklarda çimenlerin üzerinde yürümezler...

Yorulunca çimenlerin üzerine yatıp dinlenmezler...

Çiçekleri kopararak ağlayan çocuklarına vermezler...

Bir kentin esnafı da kültür ve sanattan nasibini almışsa;

Dükkanlarının önüne sokakların tozu, mikrobu sarsın diye gıda maddelerini satmak için tezgah kurmazlar...

Tiyatro ve sanattan nasibini alanlar;

Balkondan aşağı sofra bezi silkelemezler...

Islak çamaşırları kurusun diye balkondan aşağı sarkıtmazlar...

Kıyıda köşede buldukları küçük çöp parçalarını sokağa atmazlar...

Vesaire, vesaire...

Özetleyerek sonlandıracak olursak;

Tiyatro sanatı egemen güçlerin çok korktuğu bir sanat dalıdır...

Hatta ülkede hiç tiyatro sanatı yapılmasa onlar için bir rahatlıktır...

Çünkü tiyatro sanatı demek;

Sadece gülüp eğlenmek değildir...

Gülerken bile düşünce eylemini geliştirmektir...

Her söylenene teslim olmamak ve özgürce sorgulamaktır...

Karşısındaki kişiyi ön-yargıdan uzak, empati yaparak anlamak ve ondan sonra eleştiri hakkını kullanmaktır...

Eh, işin içinde bunlar olunca da;

Haliyle siyasi erkler ve egemen güçler düşünmeye ve sorgulamaya dayalı tiyatro sanatından -haklı olarak- çok korkuyorlar...

Yani daha açık bir ifadeyle;

Arkalarına takıp, ıslıkla yürüttükleri sürüyü ürkütmek istemiyorlar...

İşte bu nedenle diyorum ki;

Ülkenin hangi ilinde ve hangi yerelinde olursa olsun, bu kez biraz aykırı düşünelim...

Ve yerel yönetimlerimizin başına birazcık sanat sever, tiyatro sever belediye başkanları seçelim...

İnanın bana pişman olmayacaksınız...

Kalın sağlıcakla...