24 OCAK CİNAYETLERİ

VE SİLİNMEYEN İZLERİ

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

24 Ocak cinayetleri denilince:

Sizin aklınıza kaç cinayet gelir onu bilemem ama...

Benim aklıma üç siyasi cinayet birden geliveriyor...

Berisi bugünlerimizin altyapısını oluşturan;

1980 tarihinde alınan 24 Ocak Kararları..

Diğerleriyse, içinde hiç de mertlik olmayan;

Uğur MUMCU ve Gaffar OKKAN cinayetleri...

24 Ocak Kararlarını neden bu sinsice işlenen cinayetlerin içine katıyorum?

Bunun gerekçesini kısa başlıklar halinde herkesin anlayacağı dilde açıklamak isterim...

Yıl; 1980

Turgut Özal, dönemin başbakanı Süleyman Demirel'in Ekonomik Başdanışmanıydı...

Ve bu iki önemli şahsiyet aynı zamanda aşırı ABD hayranıydı...

Eh, işin içinde 'hayranlık' olunca, alınan siyasi kararlarda ABD'nin, onun güdümünde olan IMF'nin ve Dünya Bankasının keyfiyetine uygun olmalıydı..

Her neyse...

Bugünlerin altyapısını oluşturan 24 Ocak kararlarının altında maddeler sıralandı;

-Devletin ekonomideki payı küçültülecek...

(yani süreç içerisinde kamusal ortaklık ve devletçilik ilkesi yok edilecek)

Devletçilik ilkesini yok etmek içinde;

Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT'ler) sırtımızda kambur denilecek...

Ve milletin alışkanlığını hiç ürkütmeden devlete ait ne kadar fabrika ve işyeri varsa bir an önce sermaye babalarına ve yabancı sermaye sınıfına devredilecek...

-Ülkede üretim tarım ürünleri başta olmak üzere, sanayide yapılan küçük üretim biçimi ortadan kaldırılacak...

Ve bir an önce yandaşları palazlandırmak için her türlü ihtiyacımız 'İthalat' yoluyla dış pazardan, yabancı ülkelerden karşılanacak...

-Daha önce yurdumuza denetimli ve kontrollü giren her türlü döviz ülkemizde özgürce dolaşacak...

Ve bizim paramız Dolar, Euro gibi paraların kulu-kölesi olacak Vs...

Daha sonra bunu yürekli gazeteci Uğur Mumcu 'LİBERAL ÇİFTLİK' herkesin anlayacağı bir dilde anlatacak...

Ve bu anlatımdan en çok egemen güçler ve sermaye babaları çok rahatsız olacak...

Ancak egemen güçler sadece 'Liberal Çiftlik' kitabını yazdığı için rahatsız olmadı...

1970 öncesi devrimci hareketin içinde yer aldığı içinde egemen güçler onu hiç sevmedi ve ta o zamanlarda mimledi...

1971 yılı 12 Mart Askeri Muhtırası verilince;

İlk tutuklanıp gözaltına alınan gazeteci ve aydınlardandı...

Mamak cezaevinin avlusunda buz kıran mahkumlardandı...

Doğruları yazıp-çizdiği için...

68 Devrimci genlerinin içinde yer aldığı için...

Ve köşe başında vurulanların, asılanların yaşam öyküsünü ağıt ve şiir tadında "Göz göre göre öldürüldük, ey halkım!" dediği için...

Elinde tapu gibi 'hukuk diploması' olmasına karşın;

Uğur Mumcu'ya askerliğini 'Sakıncalı Piyade' olarak yaptırdılar...

'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" sözüne herkesin kafasına kazıyan o büyük gazeteci, o iddialı devrimci;

Rabıta, Arap Siyaseti, 12 Eylül Adaleti, Suçlular ve Güçlüler, Kürt Dosyası, Silah Kaçakçıları ve Terör ve Terörsüz Özgürlük kitaplarını yazdığı için...

Egemen güçleri bu kitaplar çok fazlasıyla rahatsız etti...

Sadece yazdığı kitaplar ve 'köşe yazıları' rahatsız etse amenna...

Toplumun beğenisini kazanan verdiği konferanslar da çok rahatsız etti sömürü düzenini koruyanları...

Hatta ve hatta ÇEKİÇ GÜÇ (güya) bölgenin güvenliği için konuşlanınca, Uğur Mumcu onların foyasını ortaya çıkarıp;

"Gündüz külahlı geziyorlar, geceleri ilaç ve yiyecek adı altında Peşmergelere silah indiriyorlar" gerçeğini açıkladı...

Ve aradan çok zaman geçmedi;

1993 yılının 24 Ocak bir Pazar sabahı hainlerin kurduğu bir tuzakla arabasıyla birlikte parçalandı...

Ve bir başka 24 Ocak cinayeti;

Yıl; 2021

Cinayetin işlendiği yer: Diyarbakır..

Cinayete kurban giden aydın;

Emniyet Müdürü Gaffar OKKAN...

Peki neden öldürmek istediler?

Bölgede yaşanan terör korkusu ortadan kaldırılmışsa ve bu başarının altında bir devlet memurunun ve emniyet müdürünün imzası varsa, neden öldürmek istesinler?

Esnaf esnaf dolaşıp, onlarla senli-benli sohbet edip, yörenin asayiş konusunu birlikte sağlamayı sürdürdüğü için olabilir mi?

Örneğin;

Okumak isteyen gençlere yardım edip eğitime yönlendirdiği...

Sokaktaki boyacı çocuklarla arkadaşlık ettiği...

Spor yapmak isteyen gençleri spora yönlendirdiği...

Gece yarılarında bizzat kalkıp, sokakları kendisinin denetlediği...

Ve Diyarbakır'da ilk kez kadın polislere sokakta trafik polisi görevi verdiği...

Diyarbakırspor'un maçlarına gidince, protokol koltuğunda değil de, açık tribünde halkın arasında maçları izlediği...

Kısacası, görev yaptığı Diyarbakır'da huzuru sağlayıp ve asayişi berkemal ettiği için rahatsız olmuş olabilirler ve bu yüzden ortadan kaldırmak istemiş olabilirler mi?

Özetlersek;

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın faillerinin 10 Hizbullah örgütü olduğu tespit ediliyor...

Ve 16 yıl yatırıldıktan sonra da tahliye ediliyor...

Ayrıca Uğur Mumcu suikastı cinayetinde de;

İslami Hareket Cephesi, İBDA-C Hizbullah gibi örgütler üstleniyor..

Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da tespit ediliyor...

Ve şimdi insan düşünmeden edemiyor;

'Yahu bu İslami kökenli örgütler, ülkemizde ne kadarda kolay cinayet işleyebiliyorlar?

Bunun yanıtını Uğur Mumcu'ya bırakıyorum;

"Ben Atatürkçüyüm,

Ben Cumhuriyetçiyim,

Ben. Laikim

Ben, Anti-Emperyalistim

Ben, Tam Bağımsız Türkiye'den yanayım

Ben Özgürlükçüyüm

Ben, terörün karşısındayım

Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların. çıkarcıların düşmanıyım.

Dün sabaha değin araştırarak yazdıklarımı yalanlayamadınız...

Öyleyse vurun parçalayın!

Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır..."

Unutulmadılar..

Unutulmayacaklar...

Süreç içerisinde doğruları arayanlar;

Hep bu aydınları örnek alıp ve onların ayak izinde koşacaklar...

Işıklar içinde uyusunlar...