FİKİR İŞÇİLİĞİ KANUNU ÇIKARILIYOR

GAZETE PATRONLARI GICIK OLUYOR

Yani;

Gazetelerde fikir işçiliği ve emekçiliği yapanların bazı haklarını yasal güvence altına almak için çıkarılan ve adına da 'Fikir İşçileri Kanunu' denilen karar 4 Ocak 1961 yılında yürürlüğe girince, büyük gazete patronları bu çıkarılan kanundan pek memnun olmuyor...

Üst başlıkta da ifade ettiğim gibi;

Çıkarılan bu kanun adeta gıcık kapıyor...

Ve bu kanuna gıcık kapan patronlardan;

'Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan ve Yeni Sabah'ın' patronları bir araya geliyor...

'Fikir İşçiliği Kanununu' protesto etmek için;

Bu dokuz patron üç gün boyunca 'yayın' yapmama kararı alıyor...

Ve bu eylem tarihe 'Dokuz Patron Olayı' olarak geçiyor...

Peki, gazete patronları üç gün yayın durdurma kararı alıp ve yayın yapmayınca ne oluyor?

Sıcağı sıcağına hemen söyleyelim;

Yayınlarını durduran gazetelerin 'fikir emekçileri' bir araya geliyor..

Ve diyorlar ki;

"Gazete çıkarmak çorap fabrikası işletmeye benzemez...

Basın bir kamu hizmetidir..." diyorlar...

Ve 'fikir emekçileri' bir araya geliyorlar;

'DAİMA HALKIN HİZMETİNDEYİZ' manşetiyle ve patronların üç gün sürdürdüğü boykot günlerinde BASIN isimli bir gazete çıkarıyorlar...

Ve 10 Ocak'ta da patronları 'pes' ettiriyorlar...

Bu tarihten sonrada;

10 Ocak tarihini 'Çalışan Gazeteciler Bayramı' olarak ilan ediyorlar...

Ve bu 'Bayram' olarak kutlamaları sadece 10 yıl sürdürebiliyorlar...

Yani, 1971 yılında yapılan '12 Mart Askeri Muhtırasından sonra;

'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak kutlamaya başlıyorlar...

Demek ki neymiş;

Fikir işçiliği ve emekçiliği yapmak çok tehlikeliymiş...

Tehlikeli olduğu için değil midir ki;

Nitelikli gazetelerin 'Fikir İşçileri' egemen güçlerin yanlışlarına muhalefet yaptıkları için ikide-bir tutuklanıyorlar...

Yalan, yanlış, yandaş ve asparagas 'haberler' yapmayıp, yaşanan gerçek olayları anlattıkları için değil midir ki;

Nitelikli ve toplumcu düşünceye sahip gazetecileri ikide-bir gözdağı verip veya tutuklayıp içeri tıkıyorlar...

Böyle yapıldığı için değil midir ki;

Basın özgürlüğü konusunda 180 ülke arasında 149. sıradayız...

Öldürülen gazeteciler konusunda Avrupa'da 2. sırayı alıyoruz...

Tutuklanan ve hapis yatırılan gazeteciler konusunda, dünya ülkeleri arasında 'puan cetvelinin' en üst sıralarını işgal ediyoruz...

Sahi biz niye böyleyiz?

Yani diğer konularda çoğu ülkelerin arkasında nal toplarken;

'Basın Özgürlüğü' konusunda 'Özgürlük Liginin' niye en üst sıralarındayız?

Gelin, bundan sonrasını isterseniz aklımıza gelen sorularla birlikte düşünelim;

Ülkemizde öldürülen bunca nitelikli gazeteciler neden öldürülüyor?

Öldürülen gazeteciler, kimlerin menfaatine çomak soktuğu için, işkencelere tabi tutulup ve faili meçhul bırakılıyor?

Egemen ve yönetsel güçlerin 'bitli yorganlarını' pazara çıkardıkları için olabilir mi?

Veya da ne bilim ben;

Belki de yalan-yanlış asparagas haberlerin peşinde koşmayıp ve gerçek neyse onu yazıp-çizdikleri için sevilmemiş olabilir mi 'Fikir İşçileri' gazeteciler?

Fikir işçileri veya emekçileri;

Siyaset Tüccarlarına ve sermaye sınıfına yalakalık ve yandaşlık yapmadıkları için nitelikli gazetecilere oldum-olası hoş bakmamış olabilirler mi?

Her neyse...

Listeyi daha fazla uzatmayalım...

Şu kaotik ve sıkıntılı günlerinizde canınızı birde 'gazeteciler' konusuyla sıkmayalım...

Doğruları yazıp-çizen dürüst ve vicdanının sesini dinleyen 'Fikir İşçisi' gazetecileri bir yana bırakalım...

Ve yalan-yanlış bilgilerle efendilerine yalakalık yapan -sözüm ona- gazetecilere şu soruları soralım...

Sahi, siz çanak yalayacağı gazeteciler olarak;

Yalan-yanlış yazdığınız haberlerden siz rahatsız olmuyor musunuz?

Yani (eğer varsa) vicdanınızın sesini hiç dinlemiyor musunuz?

Örneğin;

Toplumu kandırmak için yazdığımız bu haberlerin bir gün yanlış olduğu anlaşılırsa, çoluğumuz-çocuğumuz bizler utanırlar diye hiç düşünmüyor musunuz?

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

İnanın, yok yere ve gereksiz bir şekilde canınızı sıktığımı az buçuk tahmin edebiliyorum...

Ve şu temenniye dayalı sözleri söyledikten sonra da, sözü sizlere bırakıyorum...

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde;

Alın-terini nitelikli haberler peşinde koşarken akıtan, ve toplumsal sorunlara hile katmadan 'Köşe' yazılarına taşıyan 'Fikir İşçilerinin' bu özel gününü en içten dileklerimle kutluyorum...

Sistemden beslenen diğer asparagasçılarında;

Bir an önce 'yalakalıktan' uzaklaşıp, gerçek gazetecilerin arasına karışmalarını diliyorum...

Bu temenni ve duygularla;

Kalın sağlıcakla...