Sohbet konumuz;

Irmak ve dereler üzerinden tomruk nakliyesi…

Ve mevsimlik Orman İşçiliği…

Ama biz daha çok dere üzerinden ‘tomruk nakliyesi’ yapan işçiler üzerine sohbet yapacağız…

İlimiz Giresun;

Geçmişte çok daha zengin orman alanlarına sahipti…

Çok zengin olduğu içindir ki, 1937’li yıllarda ‘ormanları korumak’ için ülke sathında kurulan yedi il müdürlüğünden birisi de Giresun da kurulmuş idi…

Aynı yıl ‘İşletme Şefliği’ de Dereli Nahiyesinde kurulan Şeflik Birimiydi…

Ben bugünkü sohbetimizde sizlere Dereli Bölgesinde ki ‘orman işçiliği’ ve dere üzerinden yapılan ‘tomruk nakliyesi’ üzerine söz edeceğim…

Ancak izniniz olursa;

Konuyu daha rahat anlatabilmek ve anlaşılır kılabilmek için yörede yoğunluk oluşturan ormanları ve üzerinde ‘tomruk nakliyesi’ yapılan yöreleri kısaca betimlemek isterim…

Dereli ilçesinde ormanların yoğun olduğu bölgeler;

Kulakkaya Mıntıkası…

İkisu Mıntıkası…

Kümbet Mıntıkası diye üçe ayırabiliriz…

Bu üç mıntıkanın da (geçmişte debisi yüksek) tomruk nakliyesi yapılan dereleri vardı…

Yapılan ‘tomruk nakliyeleri’ bu derelerin üzerinden yapılırdı…

Ve Kotana Mevkiine gelince de –derelerin kesiştiği- Aksu Deresine bırakılırdı…

Dere üzerinden ‘tomruk nakliyesi’ yapan işçilere geçmeden önce ‘orman işçiliğiyle’ ilgili bu araya kısa bir ‘bilgi notu’ daha düşmek istiyorum…

Orman işçiliği denilince ilk akla gelen şunlardı;

-Kesilecek ağaçları damgalama ve kesim işinde çalışanlar…

-Orman temizleme ve odun yapma işçiliği yapanlar…

-Ormanlarda açık alanlara ‘fidan dikimi’ yapan işçiler…

- Kesilen tomrukları dere kenarına indiren ve dere üzerinde ‘tomruk nakliyesi’ yapan işçiler…

Ve bu işçilerin hepsi ‘mevsimlik’ işçi olup;

Sendikasız ve sigortasız çalışırlardı…

Yevmiye olarak da işçiler 10-11 lira çavuşlarda 12 lira alırlardı…

Ve bu işi bulamayanlarda olduğu için, bulanlar çok memnun olurlardı…

Dere üzerinden tomruk nakliye etme işine gelince, öncelikle şunu belirtmeliyim;

Sohbetini yaptığımız tomrukların dere üzerinden ‘nakliye’ yapıldığı yıllarda Dereli ilçesini Giresun’a bağlayan doğru-dürüst bir yol olmadığı gibi, ormanlardan karayoluyla ‘tomruk nakliyesi’ yapılacak yol-iz olmadığı için derelerin debisinden ve hızlı akışından yararlanılıyordu…

Ve orman birimlerinin ihaleye çıkardığı ‘dere üzerinden tomruk nakliye’ etme işini de bölgede daha çok Muzaffer Ocak, (İmamın) Bekir Güzelbilen ve Nurettin Ocak ihale alıyordu…

Ve yörede mevsimlikte olsa ‘bahar aylarında’ dereler taşınca bu işte çalışmak isteyenler iş bulabiliyordu…

Ormanlardan kesimi yapılan ağaçlar;

Demir kancalar vurularak ve halatlar takılarak sürüklene sürüklene akıtılacak yalaklara getirilirdi…

Yalaklardan akıtılarak nakliye yapılacak derelere indirilirdi…

Kümbet bölgesinde kesilen bu tomruklar;

Fındıklı, Alo Deresi, Yüce ve Güdül köyü üzerinde akan dere üzerinden Kotana Mevkiine kadar nakliye edilir…

İkisu, Uzundere ve Tamdere bölgesi ormanlarından kesilen tomruklar, vadilerinden akan dereler üzerinden Kotana mevkiine kadar nakliye edilir…

Kulakkaya Bölgesi ormanlarından kesimi yapılan tomruklar da Bodar, Pınarlar ve Alancık deresi üzerinden Kotana mevkiine kadar nakliye edilir ve Aksu deresine teslim edilirdi…

Peki, emeğin asıl öznesi olan ve dereler üzerinden ‘tomruk nakliyesi’ yapan bu mevsimlik işçiler (amaleler) işlerine nasıl gidip-gelirlerdi?

Kısaca hemen onu da belirtelim;

Ellerinde ‘basana’ dedikleri ağaç sırıklarla derelere tomruk sellemeye (nakliye etmeye’ giden köylü mevsimlik işçiler, geceden ve sabah şafağında yola girerler ve akşam karanlığında eve dönerlerdi…

Ve işe giderken de;

Dokuma omuz torbalarının içinde ya bir mısır ekmeği, ya saç üzerinde büyükçe pişirilmiş bir ‘Bazlama Ekmeği’ ve bazen de tereyağında kızartılmış ‘yufka’ götürürlerdi…

Yanında ‘katacak’ olarak da, ya biraz çökelek, kuru peynir, bir baş soğan ve haşlanmış yumurta götürüp yerlerdi…

Tabi birde bunların yanında (ağzı mısır güdünesiyle tıkalı) bir şişe ‘yayık ayranı’ da azık torbasının içinde yerini alırdı…

Giyim-kuşam olarak da;

Ayakkabı olarak ya altı-üstü yamalı (kaderi gibi) Cızlavet kara bir lastik…

Giysilerin en eskilerinden dizleri ve arkası geniş yamalı bir pantolon…

Eski-üskü bir şapka, kalın ipliklerle yamalı bir yelek…

Dededen atadan kalma, bir ipliği çekilse parçaları yere dökülecek bir ceket…

Ceketin cebinde ya beze sarılmış tütün veya da paslanmış bir tütün tabakası…

Yine de mutlu bir şekilde gidip-gelirdi dere üzerine tomruk sellemeye…

Aslında akıntıya verdiği (sele verdiği) tomruk değil, onun ömrü ve geleceğiydi…

Ama yine de ucunda sakatlanma ve ölümde olsa;

Çoluğunun-çocuğunun rızkını çalıştığı bu işte bulduğu için sevinmekteydi…

Hatta sevinmekle kalmayıp; “Allah devlete, millete zeval vermesin” diye dua etmekteydi…

Özetlersek;

Ben her ne kadar doğup-büyüdüğüm ve bir bölümüne bizzat tanığı olduğum bu ‘derelerden tomruk nakliye’ etme işini Dereli ilçesi üzerinden anlatsam da…

Diğer ilçelerimizdeki ‘Orman İşçiliği’ ve ‘Derelerden Tomruk Nakliye Etme İşi’ hep aynı minvaldeydi…

Derelerin üzerinden tomruk nakliye etme işi;

Her ne kadar ‘orman yollarının yapılması’ ve kamyonların çoğalmasıyla 1965’li yıllara kadar devam etse de…

Her ne kadar Abacıbükü-Aksu Ağzı Mevkiinde depolanıp, Giresun limanı üzerinden dış ülkelere yük vapurlarıyla ihraç edilse de…

SEKA Kağıt Fabrikası açılıp üretime geçtikten sonra;

Dere üzerinden ‘tomruk nakliye’ etme işi tamamen sonlandırıldı…

Ve ormanlardan kamyonlarla taşınmaya başlandı…

Özetin özeti;

Daha sonra SEKA Kağıt fabrikası özelleştirilerek satışı yapıldı…

Fabrika satılınca ‘Kamyoncular Kooperatifi’ de kapatıldı…

Ormanlarda yapılan mevsimlik orman işçiliği sonlandırıldı…

Ormanlardan kamusal yararlanma sonlandırılınca;

Bu güzelim ormanlarımıza açgözlü, doyumsuz özel sektörler kancayı taktı…

Ve bir zamanlar övgüyle bahsedilen ‘Orman Köylüsü’ gaileye alınmayıp rafa kaldırıldı…

Gelecek cumartesi;

Bir başka arşiv sohbetinde buluşmak üzere…

Şimdilik kalın sağlıcakla…