Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bugünkü 'arşiv bilgisi' sohbetimiz;
Yalnızlığını yaşayan tarihi bir 'Kale' ve (geçmişte) üzerindeki yerleşkede bulunan kurum ve kuruluşlardan söz etmek istiyorum...
Coğrafi konum olarak tanımlarsak;
Giresun merkeze 30 km, Dereli ilçe merkezine 10 km. uzaklıktadır...
Ve 'Kalenin' adı her ne kadar 'Yomra Hisar' köyünün adını taşısa da, Maden köyü sınırları içinde bulunmaktadır...
Evet, üst paragrafta da ifade ettiğim gibi;
Sohbetini yapacağımız 'Kalenin' adı Yomra Hisar Kalesi...
Ancak yörede herkes kısaca Hisar Kalesi der...
(Sohbetimiz de bende böyle ifade edeceğim)
Hisar Kalesi;
Bazı resmi kayıtlarda iki-bin yaşında olduğu söyleniyor...
Yani kendisine hor bakanlara inat;
Üzerinde bulunan birçok değerlerini kaybetse de...
Defineciler altını-üstünü delik deşik etse de...
Hala insanlığa ders verircesine onurlu bir şekilde ayakta duruyor...
Hisar Kalesinde kaybolan değerlerin neler olduğunu merak edenler için hemen söyleyelim...
Hisar Kalesi Yerleşkesi üzerinde;
Meryem Ana Manastırı vardı...
Rum öğrencilere yönelik Rahip ve Rahibe yetiştiren 66 öğrencinin (yatılı) bir şekilde öğrenim gördüğü bir okul vardı...
Ve ayrıca bu okulda okuma-yazmayı öğrenmek isteyen Müslüman öğrencilere de yasak koyulmazdı.
(Biraz sonra bir örnek vererek anlatacağım.)
Tarihi Hisar Kalesi Yerleşkesinde;
Geçmişte kesme taşlardan yapılmış 32 Bölmeli misafirhane varmış...
Birisi ilkokul seviyesinde, biri lise denginde eğitim veren iki tane okul varmış..
Başka?
Manastırda bir Kilise ve Çan Kulesi...
Bir Aşhane bir Çeşme ve üç-dört tane dükkan varmış...
Bir demirci dükkanı ve bir Kalaycı dükkanı varmış...
Ve iş yerlerinin sahipleri de bu yerleşkedeki evlerde yaşarmış...
Her ne kadar geçmiş zaman eki kullanarak 'varmış' desek de;
Saydığım mekanların ayak izleri, işaretleri söylediklerimizin var olduklarını ispat ediyor...
Ve kalıtları hala yerinde duruyor...
Her neyse...
Müslim ve Gayri Müslim ayrımı yapmadan -okuma/yazma eğitimi verme konusunda bir örnek vermek isterim..
Adı; Ahmet (Çetin)
Eğitimini aldıktan sonra ilçede ilk polis unvanını alan kişi olduğu için daha çok 'Polis Ahmet' olarak ünlenmiştir...
Daha sonra 'Çetin' soyadını alacak olan Polis Ahmet;
Annesinin hiç yüzünü görmemiş, yani hiç hatırlamıyor...
Babasını da uzun süredir hiç görmeği için hayal-meyal anımsıyor...
Babası için 'uzun süredir' ifadesini kullanmamızın nedeni;
Küçük Ahmet, çok küçücük yaşında yetim ve kimsesiz kaldığı için onu (Hisar Kalesinin alt tarafında) Kuzca Mahallesine 'gelin' gelen halası, yeğenini bakması için koruması altına alıyor...
Ve ileriyi gören ve tahmin eden o mukaddes kadın;
Çevrede başka okul olmadığı için, yeğeni Ahmet'i Hisar Kalesinde bulunan Rum Okulunda eğitim almasını sağlıyor...
Ve okuyup/yazmayı Hisar Kalesindeki Rum okulunda öğrenen Ahmet, polis olmak için eğitiminin devamını Trabzon'da tamamlıyor...
1917 yılında da mezun olarak, Dereli ilçesinin 'İlk Polis Memuru' unvanını alıyor...
Polis diplomasını aldıktan sonra da;
Trabzon, Giresun, Şebinkarahisar ve Kırık Nahiyesinde polis memuru olarak görev yapıyor...
Ve daha sonra da polisliği bırakıp, arzuhalcilik yapmaya başlıyor...
(Polis Ahmet'in öyküsü ve yaşadığı çevreye yaptığı hizmetler çok uzun olduğu için hepsini burada anlatmam mümkün değil, onun için asıl konuya tekrar geri dönüyorum.)
Kısacası cumhuriyet dönemi öncesi;
Dereli yöresinde eğitim-öğretim veren hiçbir okul bulunmuyor...
Sadece Hisar Kalesinde Rumlara ait bir okul olduğu görülüyor...
Ve bu okulda Müslimlerden de sadece (Polis) Ahmet Çetin ile birlikte Küçük Ahmet köyünden (Katip) Ali Çelebi Hisar Kalesinde Rum okulunda okuyup eğitim görüyor...
Ve bu tarihsel 'arşiv sohbetimizi' özetleyecek olursak, şu şekilde özetlemek isterim...
Hisar Kalesinin iki-bin yaşında olması bir yana;
Cumhuriyet yönetimi de yüz yaşını doldurup, ikinci yüzyılın yolculuğuna başladı...
Bunu Dereli ilçesine indirgeyecek olursak;
1958 yılında ilçe olan, belediye statüsüne kavuşan ve onca belediye başkanı gelip-geçmesine rağmen, hiçbir belediye başkanı tarihi Hisar Kelesi-Meryem Ana Manastırıyla hiç muhatap olmadı...
Halbuki;
Hisar Kalesiyle ilgili prosedürler tamamlansa...
Ve yerleşkede (artık geriye ne kaldıysa) tarihi dokusuna uygun restorasyonu yapılsa...
Ulaşımın rahat sağlanabilmesi için;
Genişletilmiş yollar güzelce asfaltlansa...
Durun daha bitmedi;
Bundan yüzyıllarca önce 32 Bölmeli misafirhane yapıldığına göre, günümüzde de pekala ve en kolay biçimde -kesme taşlardan- 32 tane 'Bungalov' evler yapılabilir...
Burayı gezmeye gelen turistler, gezginciler geceler ve konaklayabilir...
Ve gezgincilerin daha rahat edebilmeleri içinde;
Müzik ve eğlence formatlı Kafeteryalar ve Müzik-Holler açılabilir...
Bazı mekanlarda konuklarla birlikte tarihi söyleşiler yapılabilir...
En azından eskiden olduğu gibi;
Maden mahallesi-Kalenin alt tarafındaki düzlükte yine Hıdrellez Etkinlikleri yapılabilir...
(Çünkü daha düne kadar yapılıyordu)
Ve en önemlisi de;
Kale yerleşkesine çıkış yeri olan alanlara bu tarihi yerleşkeyle ilgili Türkçe ve Yabancı dilde tabelalar yazdırılıp asılabilir...
Ve bu sayede salt gezginciler değil, yörede bilmeyenlerde bilgi sahibi olabilir...
Ve bunların hiçbirisi de gerçekleştirilmesi mümkün olmayan hayaller değildir...
Yeter ki çobanın tekeden süt sağmaya gönlü olsun...
Gelecek cumartesi;
Bir başka 'arşiv bilgisi' sohbetinde buluşmak üzere...
Kalın sağlıcakla...