Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Bugünkü 'arşiv bilgisi' sohbetimiz;

Dereli İlçesi- Kuşluhan Mahallesinde bulunan ve tarihsel yaşı 10 asır olan 'Kuşluhan Kalesi' üzerine olacak...

Söz konusu tarihi Kale;

Tarihsel arşivlere göre bundan bin yıl önce Cenevizliler tarafından yapıldığı belirtilmektedir...

Ve küçük ölçekli bir Kaledir...

Tarihi kayıtların ileri sürdüğü gerekçeyse;

Sahilden ve Aksu Vadisi üzerinden Şebinkarahisar arası Kervan yolunda, kervancıların gidiş-gelişlerini gözetleme ve aynı zamanda güvenliklerini sağlama ve konaklama gereksinimlerini sağlamak için yapıldığı ileri sürülmektedir...

Sonra aradan bir-iki yüzyıl geçer;

Çepni Boy Beyi Kuşdoğan bu Kale Yerleşkesine gelir...

Arşiv bilgileri bu tarihi 1301 yılları olarak göstermektedir...

Çepni Boy Beyi Tayboğa 1297 yıllarında Sinop yöresinde ölünce, yerine 'Boy Beyi' olarak Kuşdoğan Bey geçer...

Çepni Türkmenlerinin lideri Kuşdoğan Bey, 1301 yılında Trabzon Pontus İmparatoru 2. Aleksios ile savaşır ve Giresun'u ele geçirir...

Aksu vadisindeki Pontusluları kovalarken de -sohbetini yaptığımız- Cenevizlilerin yaptırdığı kaleye gelir...

Necmi Demir, araştırmasında şöyle der;

"Giresun il merkezine 36 Km. Dereli ilçesinin 4 Km. güneyde Kuşdoğan Kalesi bulunmaktadır...

Kuşdoğan Kalesinin bulunduğu köyün adı; 1515 ve 1530 tarihli Tahrir Defterlerinde 'Karye-i Kuşdoğan' olarak kaydedilmiştir."

(Ayrıca Bulancak'ta da 'Kuşdoğan Kalesi' vardır.)

Birde rivayetlere ve söylencelere göre isim değişikliğine uğrar Kuşdoğan Kalesi veya Yerleşkesi...

Şöyle ki;

Vakti zamanında buraya yerleşmiş bir 'Beylik' ve Kalede bir 'Han' vardır...

Flamasındaki armasında 'kuş ve han' olduğu için köyün adının 'Kuşluhan' olarak buradan geldiğini söyleyenler var...

Bir başka rivayet veya söylence;

Kale 'Kervan Yolu' üzerinde olduğu için, burada arpa-buğday gibi tahıl taşıyan kervancıların konakladığı bir Han vardır...

Bu konaklama sırasında Han'a arpa-buğday dökülmektedir...

Dökülen bu tahılları yemek için çok kuş geldiği içinde bu yöreye 'Kuşlu-Han' denildiği söylenmektedir..

İsim değişikliğini özetlersek;

Kuşdoğan...

Kuşluağan...

Kuşluhan...

Kalesiyle birlikte algılanan yerleşke;

Aradan bin yıl geçmesine rağmen, onca kasırgalara kafa tutuyor...

Yaşanan onca felaketlere 'bana mısın' demiyor...

Tarihsel onurunu korumak istercesine hala ayakta duruyor...

Ve bu bin yıllık tarihi süreç içerisinde;

Yaşanan doğa felaketleri tarihi kalenin bir taşını sökemiyor...

Arazisi kaleye yakın olanlar, kalenin taşlarını söküp, tarlasının veya bahçesinin kenarına duvar yapıyor...

Kalenin altındaki var-olan mağarayı;

Bir zamanlar ineği-danası ve koyunu olan çobanlar yağmurda ıslanmamak için sığınak yapıyordu...

Hatta ve hatta hayvanların kışın yiyeceği otlar ıslanıp çürümesin diye 'merek' niyetine kullanıyordu...

'Kalenin altındaki mağara dedim de' aklıma geldi...

(Görselde görünen) bu mağara içinde bir not düşecek olursak;

Deniz ve dere kenarında bulunan birçok 'tarihi kalelerde' olduğu gibi Kuşluhan Kalesinde de Aksu deresine merdivenle inilen gizli yolun çıkış kısmıdır az önce sözünü ettiğimiz mağara...

Bu 'arşiv bilgisi' sohbetimizi yapacağım birkaç öneriyle özetlemek istiyorum...

Ve naçizane diyorum ki;

Başta yerel yönetsel güçler olmak üzere, merkezi yönetim erkleri, isteseler bu sohbetini yaptığımız 'tarihi kaleyi' dokusuna uygun bir şekilde restore edebilirler...

Örneğin eksik aklımla söylüyorum;

Bürokratik yolculuk tamamlanıp ve gerekli restore (onarımlar) yapıldıktan sonra Kalenin üzerine yöreyle ilgili bilumum tarihi belgelerin arşivlenmesi için küçük bir MÜZE yapılabilir...

Müzeyi ziyaret etmek için;

Hem Mağaranın bulunduğu taraftan ve hem de İlçe Devlet Hastanesi tarafından Kalenin dokusuna uygun -kara-taşlardan merdivenlerin yapılması düşünülebilir...

(Ki, yörede Allah'a şükür taş sıkıntısı da yok)

Ve en önemlisi de;

Kalenin tarihçesi özetlenerek tabelalar yaptırılabilir...

Ve herkesin göreceği, okuyabileceği yere monte edilebilir...

Gelecek cumartesi;

Bir başka 'arşiv sohbetinde' buluşmak üzere kalın sağlıcakla..