MUHALİF SANATÇILAR

VE SİYASİ YASAKÇILAR

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

60. Antalya Film Festivalinde;

Önce 'Kanun Hükmünde' isimli bir filme 'yasak' koyulup, yarışmaya katılmasına izin verilmedi...

Ancak sanatçılar tek-vücut olup;

Yasakçı anlayışa karşısında eğilip-bükülmeden direndiler...

Sanatta şart yoktur, sanat özgürdür anlayışından hareketle;

Yasakçıların karşısında sus-pus olup, el-etek öpmediler...

Gerçek sanatçıların onuruna yakışır bir şekilde direndiler...

Ve yasaklanan filmi tekrar 'yarışması' için geriye döndürdüler...

Direndiler direnmesine de;

Demokrasinin ve özgürlüğün alanı muktedirlerin hakimiyetinden daha küçük olduğu için sağlıklı sonuç elde edemediler...

60. Antalya Altın Portakal Film Festivalini iptal ettiler...

Şimdi bu güncel konuyu burada bırakıyorum...

Dilimin döndüğü ve aklımın erdiği kadar 'eleştirisel sanat' üzerine konuşmak istiyorum...

Ve sohbetimize şu sorularla devam etmek istiyorum;

'Sanat' deyince ne anlamalıyız?

Bu konuda özgür mü düşünmeliyiz?

Egemen güçlerin beğenisine uygun keyfini mi yapmalıyız?

Yoksa, yetilerin altında saklı olan 'eleştirisel' düşünceyi -herkes yararlansın-diye açığa mı çıkarmalıyız? Vs...Vs...

Buna benzer soruları daha da çoğaltabilirsiniz...

Tiyatro oyun yazarı Anton Çehov derki;

"Sanatçının görevi soru sormaktır, cevaplamak değil" der...

Yani demek ister ki;

"Biz yaşadığımız dünyanın daha güzel olması için doğrusuyla yanlışıyla düşüncelerimizi ve düşündüklerimizi, yönetsel egemenliği elinde bulunduranlara 'eleştirisel yolla' anımsatmak isteriz...

Yani daha güzel bir dünyanın peşine düşmekteyiz" demek ister...

Çünkü gerçek sanatçılar;

Egemen güçlerin keyfini yerine getirmek için sanat yapmaz...

Gücü ve yetkisi ne olursa olsun;

Hiçbir sanatçı egemen güçlerin 'Soytarısı' ve 'Yalakası' olmaz...

Sanatçı dediğin, özgür düşüncenin rehberliğinde eleştirisel ve muhalif düşünenlerdir....

Bunu birde Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle söylersek;

"Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır..." diyor...

Ne güzel ve ne doğru bir tanımlama değil mi?

Bak, Mustafa Kemal Atatürk dedim de;

Birdenbire onun dönemiyle, günümüzün yönetsel erkleri arasında 'sanata ve sanatçıya' bakış açısı aklıma geliverdi...

Örneğin;

Mustafa Kemal Atatürk, gerek Ankara'da bulunduğunda ve gerekse İstanbul'a gittiğinde ilk işi sahnelenen tiyatro oyununu sormak olur ve tiyatro oyunlarını izlemeye giderdi...

Üstelik sadece tiyatro oyunlarını izlemekle kalmaz;

Resim ve Heykel Sergilerini de gezmeye gider ve büyük bir zevkle izlerdi...

Ve hiçbir sanatçının eserine 'Müstehcen' diyerek, üzerine havlu ve peştamal örtülmesini istemezdi...

(İnanmayanlar görselde paylaştığım fotoğrafa bakabilirler.)

Günümüz siyasetçilerine gelence;

Ben günümüz siyasetçilerinin eşini, çocuğunu-çoluğunu alıp da bir gün 'Sinemaya ve tiyatroya' gittiklerini hiç duymadım...

Aha geldim, aha gidiyorum;

Bu yaşıma kadar gazetelerde bir kere olsun 'filanca siyasetçi şu Operayı izlemeye gitmiş...

Falanca siyaset erbabı çoluğuyla-çocuğuyla 'Bale' izlemiş diye vallahi hiç duymadım...

Sanatsal zevklerini bir tarafa bıraktım;

Ben, parlamentoda bulunan tüm siyasetçilerin yüzde-doksanının okul kitaplarından sonra 'kültür, sanat, felsefe, mantık' gibi buna benzer kitap okuduklarına da inanmıyorum...

Eğer okumuş olsalardı;

Sanatın özgür olmasını savunurlardı...

Abuk-sabuk, ipe-sapa gelmez 'yasaklara' karşı dururlardı...

Efendilerine biat etmeye yeğlemezler;

Düşüncelerini özgürce ifade etmenin keyfini yaşarlardı...

Eğer düşünce özgürlüğünü savunmuş olsalardı;

Yetmiş küsur yıl önce başladığımız 'Demokrasi Yolculuğunu' rayına oturturlardı...

Ve günümüzde yaşadığımız 'yasakçılık' çoktan ortadan kalkardı...

Her neyse...

Sözü daha fazla uzatmadan sohbetimizi ünlü şairlerimizden Hasan Hüseyin KORKMAZGİL'in sanat düşmanlarına yazdığı eleştirisel bir şiiriyle bitiriyorum;

"Himalayaların tepesine tırmanmak güç

ama mümkün

Okyanusu aşmak da güç

ama mümkün

Ay'a uluşmakta öyle

Ama mümkün değil işte

Bülbülün eti için avlandığı bir ülkede

sanata zincir vuranlara

meram anlatmak

Öt kuşum

Öt kuşum

Öt güzel kuşum

Eller ne derse desin

Ben sana vurulmuşum..."

-------------

Yasaksız bir dünyada;

Sanat yaşamınızın bir parçası olsun dileğimle..