Çok kısa bir zaman diliminde; 
İş bulamayan, boşta gezen, İmam ve Vaizlere bir iş bulalım... 
Yeni 'kadrolar' ihdas ederek, onları koltuklarına oturtalım... 
Ondan sonra sıra 'atanamayan öğretmenlere' de gelecek... 

Duydunuz mu bilmem; 
Okullarımızda bundan sonra 'Manevi Danışmanlık' olacakmış... 
Öğrencilere dini ve manevi konuda 'danışmanlık' yapılacakmış... 

Şimdi bazıları da diyecektir ki; 
"Okullarda var-olan Din Dersi ve Ahlak Dersi öğretmenleri 'Manevi Danışmanlık' yapamıyor mu da; 
İmamlar ve vaizler için böyle bir Danışmanlık Birimi' oluşturulmak isteniyor? 

Bu sorunun 'yanıtı' gayet basit; 
Diyanetin bünyesinde bulunan bütün camilerin İmam ve Vaiz kadrosu doldu... 
Mülki idarelerin neredeyse tamamı İmam-Hatipli oldu... 

Kamusal alandaki bütün kadroları; 
Ya ilahiyat mezunu, ya da İmamlıkta kadro bulamayanlar doldurdu...                      

  Ve sıra gele-gele geldi okullara... 

Sözü uzatmayalım; 
Milli Eğitim bakanlığı, Gençlik ve Spor bakanlığıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı kafa-kafaya verdiler...

Ve;
Kısa adı ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) adı altında bir proje ileri sürdüler... 

Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak; 
Çağdaş ve bilimsel eğitim yolculuğunun önünü kesip, dogmalara dayalı dini eğitim vermeye niyetlendiler... 

Anayasamızın 10. maddesine göre; 
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" diye yazıyor... 

Ancak iş pratikte uygulamaya gelince; 
Bütün bu farklılıklar bir tarafa bırakılıyor... 
Çoğunluk hesabı yapılarak yol alınmaya çalışılıyor... 

Hatta anayasanın 174. maddesi şöyle diyor; 
Koruma altına alınmış devrim kanunları başta olmak üzere cumhuriyetin kazanımların korunacağını' yazıyor... 

İşin en ilginç ve düşündürücü yanı da şurası; 
Halkın Kurtuluşu partisinin avukatları bu konuyla ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcığı'na suç duyurusunda bulunuyor... 

Ancak, savcılık yapılan suç duyurusunu işleme koymadığı gibi; 
Okullara 'imam atanmasının' laikliğe aykırı olmadığın ileri sürüyor... 

Eeeee? 
E'si şu; 

Eğer bu uygulama toplum tarafından da 'kabul' görürse... 
Ve bundan sonra okullarda imamlar ve vaizlerde ders verirse... 
Sen seyreyle dini referanslarla yol alışımızı... 
Sen seyreyle tamamen çöl ve Arap kültürüyle tavan yapışımızı... 

Öğretmen öğrencisiyle selamlaşmak mı istiyor; 
"Selamünaleyküm hocam!" 
"Ve-aleykümselam mümin evladım!"  

Diyelim ki bir öğrenci şaşırdı veya eski alışkanlığına uyarak; 
"Günaydın öğretmenim" dedi... 
Sanırım 'manevi danışman' mollanın yanıtı şöyle olur; 

"Ne günaydını iblis!..." 
"Cenabı-Allah'ın selamünaleykümü varken 'günaydın' da neyin nesi oluyor be zındık!?" Diyerek azarlar diye düşünüyorum... 

Özetlersek, şu şekilde özetlemek istiyorum; 
Eskiden bir meslek okulu olan 'Öğretmen Okulları' öğretmen ihtiyacını karşılamak için 'öğretmen' yetiştirirdi... 
Ve mezun olur-olmazda hemen tayini yapılır, görevinin başına gönderilirdi... 

Ve yine bir zamanlar; 
Camilere imam, hatip ve vaiz yetiştiren İmam-Hatip Okulları da böyleydi... 
Mezun ettiği tüm 'din görevlilerini' ihtiyaç duyulan kasabalara ve köylere gönderirdi... 

Bu yolculuk 1970'li yılların yarısına kadar geldi... 
O günün İslam referans alan bir siyasi partinin lideri; 
"İmam-Hatipler bizim arka bahçemizdir" dedi... 
Ve gele-gele bugünlere kadar gelindi... 

Eğri oturup, doğru konuşacak olursak; 
İmam-Hatip okullarını ve bu okuldan mezun olanları zadece İslam'ı referans alan bir siyası parti kullanmadı... 

Kendisini 'laik' gösteren siyasi partiler bile; 
Bir meslek okulu olan İmam-Hatipleri de -bir kılıfına uydurup- arka bahçe olarak kullandı... 
Yok, eğer kullanmasaydı; bu zamana kadar nasıl sağlık yol alınırdı!? 

Son söz; 
Milli Eğitim yavaş yavaş bilimsel eğitim yapmaktan uzaklaşıyor... 
Çaktırmadan ve ağırdan ağırdan Diyanet İşleri başkanlığıyla kafa kafaya verip, dogma ve uhrevi eğitim programı yapmaya çalışıyor... 

Ve bu çalışmaları da; 
Üzerinde ölü toprağı serili olan vatandaş kuzu kuzu seyrediyor... 

Geriye bir tek söz kalıyor; 
Hadi hayırlısı bakalım, bu yolculuk nereye kadar gidiyor?