YAŞLILIK FENERİNİ SÖNDÜRDÜK
GENÇLİK YILLARIMIZA DÖNDÜK
Karşımızda Giresun Adası...
Mitolojik adıyla; Aretias'ın...
Yan tarafımızda Aksu deresi...
İnandığımız törelerin ninesi!...
Denizin yarıdan-çoğu tıpkı gençlik yıllarında kurduğumuz düşler gibi masmavi...
Bize yakın olan Aksu-Ağzı tarafı ise, yaşlılığımızı ifade edercesine busbulanık...
Buluştuğumuz yer;
Kral Mitritadis'in, kızı Aretias'ın sevgilisi Çobanı astırdığı düzlük...
Yani, Tor Burnu Çay Bahçesi...
Engin arkadaşımız İstanbul'dan geldi...
Haşmet arkadaşımız Ankara'dan...
Biraz sonra da il merkezinden Hasan arkadaşımız aramıza katılacak...
Ve anılara dönük sohbetimiz iyice koyulaşacak...
Hatta bu arada aramıza bizden genç olan Cengiz'de katılacak...
Her neyse...
Hasan arkadaşımız gelene kadar;
Ben, Engin, Haşmet ve Ahmet arkadaşla birlikte sohbeti başlattık...
Daha doğrusu Haşmet arkadaşımız her zamanki tebessümün öne çıkararak; "Yahu, hepimiz bayağı yaşlanmışız be!" dedikten sonra gözlerini üzerimizde gezdirdi ve sözlerini düzeltmek istercesine;
"Ama kaç yaşına gelirsek gelelim...
Ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım...
Ben, ne zaman buluşsak kendimizi hala o 18'li ve 19'lu yaşlarda hissediyorum kendimi" dedi...
Ve Haşmet arkadaşımız yaptığı bu duygusal saptamadan sonra çocukluk ve gençlik yıllarımıza ait siyah-beyaz anılar, birdenbire masanın üzerine dökülüp depreşiverdi...
İlkokul yıllarında 'siyah önlüklü' arkadaşlıklarımız...
İlkokulu bitirince, seçtiğimiz okullara göre birbirimizden uzaklaşmamızın sayfalarını yeniden açıverdik...
Ve bu uzaklaşma sürecinde;
Mektuplarla, tebrik kartıyla ve kartpostal resimlerle yazışmamızı yeniden anımsayıp dile getiriverdik...
Okullar yazı tatiline girince yeniden bir araya gelişimizi...
Çevre ilçelerde organize ettiğimiz futbol müsabakalarına güle oynaya, türküler söyleyerek futbol maçlarına gittiğimizi dile getirerek sanki yeniden gençleştik...
İlçeye gelen ilk sinema filminin İlkokul bahçesinde izlediğimizi...
Bazen ikili ve bazen de guruplar halinde sokakları arşınlayarak nasıl gezdiğimizi...
İlçeye gelen memur kızlarını 'tavlamak' için, hangi yollardan gelip geçtiğimizi bir-bir dile getiriverdik...
Ortaöğretim bitince;
Birdenbire birbirimizden uzaklaştığımızı...
Sadece 'yazışarak' mektuplaştığımızı...
Yaz tatili olunca da, sabaha kadar sokaklarda dolaştığımızı yeniden dile getirerek sanki kendimize 'gençlik aşısı' yaptık...
Özetlersek;
Yan tarafımızda ses-soluk çıkarmadan akan Aksu deresi, tıpkı bizim anılarımız gibi bulanık aksa da...
Ve;
Oturduğumuz 'çay bahçesinin' karşısında duran Giresun Adası bizim anılarımıza uzaktan bakıp, konuştuklarımızı uzaktan duysa da...
Biz yine de anılarımızı tazeleyerek, gençlik yıllarımıza geri dönmenin birlikteliğini ve mutluluğunu yaşadık...
Ve sonra da...
Ve sonra da;
Bir başka tarihte buluşmak üzere dağıldık...
Arada-sıra sohbetimizi kişiselleştiriyorum;
Hoş görüle...
Hoşça kalına...