İster istemez kulak misafiri oldum. İkimizde taburelerimizde oturmuş, ekmek arası tükürük köftelerimizi yiyorduk. O aynı anda telefonda konuşuyordu;

- Yok abi şuan Giresun'dayım, dün Batum'dan geldim. Gecede Sümela'da kamp yaptım. Bu gece burada kalıp yarın Bafra ya gideceğim.

Telefonunu cebine koyup, peçetesini Michelin yıldızlı bir lokantada yemek yiyen biri gibi kullanarak bana döndü;

- Pardon abi, bu akşam Giresun'da kamp yapacağımda, acaba uygun bir yer önerebilir misiniz?

Köfte ekmek kardeşliğinin ve sesindeki samimi tonun etkisi ile lokmamı çabucak yutarak cevap verdim;

- Tabi ki.

Belediyenin plaj tesislerinin kamp için uygun ve güvenli olduğunu, ayrıca yanında bulunan; biri oldukça büyük ve ağır, diğer ikisi orta boy üç adet kamp çantasının ağırlıklarını omuzlarımda hissederek müjdeyi verdim;

- Çok şanslısın. Şu görmüş olduğun olduğun minibüsler tam da oraya gidiyor.

Ve anında cevabımı aldım;

- Yanlış anladın abi, ben otostopla seyahat ediyorum, dolmuşa binip gidemem. Hiç etik olmaz. Öncelikle kendime saygısızlık etmiş olurum. Sonrada tüm dünyada seyahat eden diğer otostopçulara.

Ağzımdaki lokmanın ulaştığı boyutu uzun uzun anlatarak sizi sıkmak istemem. Boğazımdan nasıl geçtiğini ise sonra anlatırım. Yutkunduktan sonra; bir saatten biraz fazla bir zaman dilimi içerisinde plajda olabileceğini ve isterse yolun karşı tarafından bir araca binebileceğini söyleyerek sohbeti tamamladık.

Otostopçu arkadaşım sırt çantalarını toparlamaya çalışırken, bende halı saha maçı için içinde malzemelerimin bulunduğu çantamı yılların otostopcusu edası ile tek bir hareketle kaldırarak ve görmüş geçirmiş bir abinin kardeşine ikazda bulunan tavrı ve ses tonu ile sordum;

- Dünyanın yüzbin türlü hali, her türlü insan var. Nasıl biniyorsun güvenip de tanımadığın kişilerin arabasına? Korkmuyor musun?

Belkide onlarca, yüzlerce, binlerce kez yaptığı bir hareketle çantaları sırtına oturması için ayak uçlarında hafifçe esneyip zıplayarak ve bıyık altından gülümseyerek;

- Niye korkayım ki abi? Onlar da beni tanımıyorlar. Asıl onlar benden korksunlar.

Küçük çantamın yanına sanki onun kocaman üç çantasını da ekledim ve ağırlıktan yerimden hareket edemez bir şekilde, içimden gelen en samimi duyguları, en doğal ses tonu ile fısıldadım ardından;

- Güle güle arkadaş, yolun açık olsun.