Öğretmenlerimizin, her zaman için belli bi parasal standartta yaşadıklarını, en azından yoksulluk sınırı altında olmadıklarını düşünürüm.

Akıl, mantık, vicdan, insaf, falan filan, akla ne geliyorsa işte, bunu gerektirir de zaten.

Haklarıdır.

***

Ama her nedense bu durum, yakın geçmişe değin, sevgili öğretmenlerimizin giysilerine kesinlikle yansımamıştır.

Burada elbette erkek gısmısı öğretmenlerimizi kast etmekteyim. Öğrencilik yıllarımda, hanımefendi öğretmenlerimi, hiç mi hiç kıyafet şıklığı yönünden incelemediğimi şuan itibarıyla fark etmiş durumdayım. Bunun, utangaç bi kişilik taşımamdan kaynaklandığını iddia edebilirim.

Bakmayın kitaplarım, gazetelerde köşelerim olduğuna, kalabalıklara nutuk atmalarıma, çıkıp kamera karşılarında konuşmalarıma, dernek başkanlıklarıma, harbiden çok utanırım böyle şeylerden.

İkimizin de sağlığı elvermediğinden artık geride kalan rakı sohbetlerimizin biri sırasında canım Doğan Turan ağabeyimle bu durumu konuşmuş ve şöhretimizden çok utandığımızı birbirimize itiraf etmiştik;

- Yaa düşünsene Gürsel Abi, Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeniyim, herkes beni tanıyo, ne kadar utanıyorum!

- Hiç sorma Doğan Abi, her çarşamba gazetede fotoğrafım çıkıyo yahu, ne kadar utanç verici bi durum be abi!

***

Doğan Abim sağ olsun, yaşça küçüklüğüme aldırmaz ve ‘’Abi’’ diye seslenir bana. İçinden öyle geldiğini, benden başka bikaç kişiye daha bu biçimde hitap ettiğini anladım zamanla. Sevgisini gösteriyordu.

Saygıda-sevgide asla kusur etmedim ben de bu güzel insana.

Ve hiçbi zaman anlam veremedim, böylesi üst düzey bi sanat insanını, hem de tüm Türkiye’ce tanınan birini, Belediyemiz neden görevde tutmadı? Çalıştığı kısa sürede, Belediye Tiyatromuza ‘’çağ atlattığına’’ hepimiz tanık idik oysa.

***

Öğretmenlerimizin giysilerini anlatıyordum, devam edeyim, laf dağıldı yine, affola!

Erkek öğretmenlerimizin genelde iki veya üç takım elbisesi olurdu.

1) Lacivert takım elbise.

2) Gri pantolonla kombin yapılmış bi başka lacivert ceket.

3) Kahverengi takım elbise.

İlaveten sütlü kahverengi takımı da olan öğretmenlerimiz çok havalıydılar, inanın. Hadi buna ek olarak bi beşinci kıyafeti, mesela koyu mavi takımı da olan öğretmenimize zaten ‘’Artiz’’ derdik hepbir.

Bunların sayıları azdı. Ve nedense tarih öğretmenlerinin daha çok kıyafetleri olurdu?

***

Bakın bunu da itiraf etmeliyim, gömlek-kravat ve ayakkabı yönleriyle hiç takip etmemişim sevgili öğretmenlerimi.

Kim bilir ne "rezaletler" vardı Allah’ım?

Ya da ne olağanüstü şıklıklar?

***

Bazı hocalarımızı hiç anlayamadım, bunların ikinci bi takım elbiseleri yoktu?

Bazısıysa vallahi uçuk-kaçıktı; patlıcan moru, camgöbeği yeşili, turkuaz mavisi gibi olmadık renkte takım elbise giyinenleri yeminle net anımsıyorum.

O zamana göre büyük cesaretti.

***

Artık edemesem de, çok uzun bi geçmiş boyu şunu iddia ettim hep, sağda-solda;

- Ula Vakko Giresun’a mağaza açsa, en az İstiklal Caddesi’ndeki mağazası kadar ciro yapar’’.

Yani bi giyim kültürü var idi şehrimin ezelden.

Ama ömr-ü hayatımda hiçbi öğretmenimin siyah takım elbisesi olduğunu görmedim. Mesela babamın ve yakın arkadaşlarının vardı. Acaba siyah, balo rengi-bürokrat rengi falan mı sayılıyordu? O yüzden mi gündelik yaşamda yaygın diğildi?

Şimdi o görkemli Giresun’dan eser kalmadı diyerekten bu paragraftan derhal uzayayım, yoksa lafı bağlayamayacam arkadaş!

***

Benim güzel öğretmenlerim, Mayıs ve Eylül gibi nispeten sıcak havalarda ne giyer idi, baharlık-yazlık ayrı takım elbiseleri var mıydı?

Yanıtını kaç saattir bulamadım, düşün taşın?

***

15 sene kadar evvel Kiğılı geldi şehrimize.

Birdenbire tüm Giresun erkeğinin gri takım elbisesi oluverdi. Sonra koyu gri diyebileceğim füme elbiseler takip etti bunu. Gri-siyahlı ekose ceket alıp, altına düz siyah pantolon giyenler de baş gösterdi sonradan.

Gözlemledim, sevgili öğretmenlerimiz de bunlardan edinmişlerdi.

Sevindim. Onlar her şeyin en iyisine layıktılar çünkü.

Keşke 1000 tane giysileri olabilse dolaplarında…

***

Şimdilerde kıyafet özgürlüğü var nedense?

Aslında; kamu kurumlarında türbanın serbest kalmasını amaç edinen bi tuzağa, başta yetmez ama evetçi öğretmenlerin düşmesi sayesinde, o güzelim takım elbiseli öğretmenlerimiz ortadan kayboldular.

Kotlu öğretmen mi olur yahu? Nerede kaldı bu mesleğin ağırlığı?

Gördünüz mü yediğiniz haltı, Atatürk’ün eğitim sistemini ‘’Tek tip robot’’ yetiştiriyor diye eleştirip, meydanı ‘’Molla’’ yetiştirenlere bıraktınız.

Sanki o sistem; Aziz Nesin’i, Yaşar Kemal’i, İdil Biret’i, Can Yücel’i, Ferhan Şensoy’u, Timur Selçuk’u, Aziz Sancar’ı yetiştirmedi?

Kusuruma bakma ama 4+4+4 dedikleri, aslında senin kıçındaki kottur be canım öğretmenim!

***

Özledim o lacivert ceket gri pantolonlu öğretmenlerimi. Hem de nasıl çok özledim.

- Hmmmm, yarın da kahverengi takımını giyecek, diye için için tahmin etmelerimi...

Bunları yazarken şehrimde Aksu Festivali var aslan öğretmenim, ama sokaklarda en ufak bi şenlik havası yok. Şaştım kaldım, böyle miydik biz? Ama bak işte, az kaldı, 15 Temmuz kutlamalarına çalışmaya şimdiden başlarlar canım öğretmenim.

Ülkemi yediler, bunun baş nedeni aranızdaki yetmez ama evetçi tayfadır bitanem öğretmenim, içim yanıyo içim, daha nasıl söyliyim baldan tatlı öğretmenim.

Sizleri, kadınlı-erkekli ‘’Kılık Kıyafet Yasasına Uygun’’ giysilerle okullarda yeniden görmek için canımı bile verirdim, kardan beyaz öğretmenim.

Saygılarımla,

Öğrenciniz Gürsel

259 (Cumhuriyet İlk Okulu)

70   (Merkez Ortaokulu)

151 (Giresun Lisesi)

20425 (Marmara Üniversitesi)