KİMİ EMEKLİLER İKRAMİYESİNİ ALIYOR
KİMİ EMEKLİYE İKRAMİYE VERİLMİYOR
Sadaka niyetine de olsa;
Kimi emeklilere 5 bin TL ikramiye veriliyor...
Kimi emeklilere verilmiyor...
Yani;
Bile bile...
Göz, göre göre...
Emekliler arasında adeta 'ayrımcılık' yapılıyor...
Ve böylesi bir uygulamada insanı rahatsız ediyor...
Bu 5 bin lira sadaka ikramiyenin kimlere verilmediği hakkında şöyle gelişigüzel kısa bir araştırma yaptım...
Bu 'sadaka' mukabilinden bahşedilen 5 bin lira ikramiye, şu emekli kesime verilmesi uygun görülmemiş;
-Emekli olduktan sonra ek iş yapanlara...
-Tapulu tarlası olup da, Ziraat Odasına üye olduktan sonra çiftçilikle uğraşanlara...
-Ticaret Odasına kayıt olanlara...
-Borsa veya herhangi bir şirkette üyeliği bulunanlara...
-Belediye Meclisi Üyeliği yapanlara...
-Emekli maaşı yetmediği için dükkan açıp çalışanlara...
Bu sözünü ettiğimiz 'ikramiyenin' verilmesi uygun görülmemiş...
Eğer edindiğim bilgiler doğruysa;
Sigortalı eşinden ölüm aylığı alanlar bu 5 bin TL olan ikramiyenin yüzde-75'ini alabilecekmiş...
Ölüm aylığı alanlar, bu 5 bin liranın yüzde-50'sini alacakmış..
Yetim aylığı alanlar ise yüzde-25'ini alabiliyormuş...
Tekrar şu 'ek iş yapan' emeklilere geri dönecek olursak;
En düşük emekli maaşı 7500 TL...
Bu emekli kirada oturuyorsa, ev kirası -küçük bir Anadolu şehrinde bile- ortalama 5 bin TL'den başlıyor 10 bin TL'ye kadar çıkıyor...
Şimdi bu emekli 'ek iş' yapmayacakta, ne yapacak Allah aşkına?
Zaruri genel ihtiyaçlardan vazgeçtik;
Adamcağızın veya kadıncağızın aldığı 7500 TL ev kirasına yetmiyor...
Yapılan istatistiklere göre;
Açlık sınırı 14 bin TL, yoksulluk sınırı 45 bin liraya kadar çıkmış...
Yoksulluk rakamını bırakın bir tarafa;
Normal bir emekli 14 bin dolayında maaş alıyorsa...
Ve 'açlık sınırı' da 14 TL olarak açıklanıyorsa...
Ölüme bir adım yaklaşan emekli, zaten ölmüş demektir...
Hele bu emeklinin birde büyük kentlerde yaşadığını düşünün;
Sabahın alacakaranlığında bayat ekmek kuyruğuna giriyor...
Akşam karanlığında onuruna yenik düşüp 'Askıdan Ekmek' almaya gidiyor...
Eskiden olduğu gibi;
Sabah kahvaltısında peynir, sucuk zaten yiyemiyor...
Zeytin bulabilirse, onu da -iftar zeytini gibi' saya saya yiyor...
Vesaire, vesaire...
Şimdi bu durumda olan bir emekli;
Yaşama tutunmak için 'ek iş' yapmayacakta ne yapacak?
Çay ocaklarında ve lokantalarda garsonluk yapmayacakta evde çöreklenip, öleceği günümü bekleyecek?
Hele hele bunu birde emekli öğretmen üzerinden düşünecek olursak;
Büyük kentlerde yaşayan bu emekli öğretmen evini geçindiremiyor..
Ek iş olarak, herhangi bir Çay Ocağında garsonluk yapıyor...
Ve öte taraftan genç bir müşteri sesleniyor;
"Bakar mısın babalık!"
Emekli öğretmen genç müşteriye yaklaşıyor;
"Buyurun efendim!" diyor...
Ve 'buyurun' der-demez, genç adamı tanıyor...
Daha önceden öğrencisi olduğunu anlıyor;
Utanıyor...
Yüzü kızarıyor...
Tepeden-tırnağa titremeye başlıyor!...Vs...Vs...
Geçelim...
Cumhuriyetin 100. Yılında emekliye -sadaka mukabilinde-laik görülen '5 Bin TL'lik İkramiye' sohbetimizi özetleyecek olursak;
Madem ki sosyal bir hukuk devletiyiz...
Anayasamızda da 'eşitliği' tarif etmekteyiz...
Birde üstüne-üstlük Cumhuriyetin 100. yılının içerisindeyiz...
Emekliye '5 Bin TL' gibi bir rakamı lak görmektesiniz...
Ve bununla da yetinmeyip, emeklileri 'çalışan-çalışmayan' diye bölücülük yapıp, adaletsiz bir şekilde tasnif etmektesiniz...
Halbuki cumhuriyetin 100. yılında gönül isterdi ki;
Emeklilerin maaşını insanca ve keyifle yaşayabileceği bir seviyeye getirin...
Eğer, cumhuriyetin 100. yılında bir ikramiye verecekseniz;
Bir kerecikte olsa, siz milletvekillerinin maaşının yarısı kadar bari verin...
Mademki cumhuriyetin 100. yılının içerisindeyiz;
Bari cumhuriyetin hatırı için bir kez de olsa, emeklileri sosyal devletin nimetlerinden yararlandırıp, 15-20 günlüğüne yurtdışına bir geziye gönderin...
Yani, uzun sözün özü;
Emeklileri, başka ülkelerin emeklilerine imrendirmeyin...
Bir kerecikte olsa, şu emeklileri cumhuriyetin 100. yılı bitmeden bir jest yaparak sevindirin...
Bu temenni ve duygularla;
Şimdilik kalın sağlıcakla...