Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri, Siyaset Tarihi, Dinler Tarihi, Güzel Sanatlar, Yedinci Sanat vb. gibi konular hakkında birikimlerimiz çerçevesinde görüşlerimizi belirtmiş, tartışmış, lokal çapta ittifaklar oluşturmuş, sonra dağılmış, sonuçta ortak paydada buluştuğumuz konular olduğu kadar herkesin arkasında durduğu ve savunduğu mevzularda vardı tabi ki.

Son olarak tartıştığımız konu ise Türk Dili idi.

Dilimizin, geçmişi, zenginliği ve geleceği hakkında etraflıca tartışılmış, en nihayetinde bölgesel yerel şiveler ve ağızlara kadar gelmiştik.

Laz olmadığımız halde klasik olarak tüm Türkiye'nin, Doğu Karadeniz'i Laz sandığı, Giresun ve yöresindeki herkesin Temel fıkralarındaki şive ve lehçe ile konuştuklarını zannettiklerini ve konu ile ilgili tüm eleştirileri içeren cümleleri kurduk.

Kendi şivemizin ise İstanbul Türkçesi ve yazı diline en yakın şive olduğuna, gerektiğinde konuştuğumuz şive ve gırtlak yapımızın İstanbul Türkçesine çok kolay dönüşebileceğine ve uyum sağlayacağına ve de tüm bu değişimleri kolayca yapabileceğimiz konusunda hem fikir olduk. Bu teorilerimizi desteklemek içinde en az birer örnek vererek savlarımızı iyice perçinledik. Ama son cümleyi sanki savaş uçağı kaynağı yaparcasına sağlam bir şekilde koydu arkadaşın biri;

- Arkadaşlar lafı neden uzatıyoruz ki? Bizler gerçekten çok güzel Türkçe konuşuyoruz ama kelimeleri YUUUTÜÜÜÜZZZ !!!!!!!