Bu yazımızda Giresun Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nde yaşanan emek sömürüsü ve hak gaspı perspektifinden siyasetin kirli yüzünü irdeleyeceğiz.

Ulusal basında yaşananlara benzer halde, menfaate dayalı kutuplaşmanın bir tezahürü olarak Giresun Belediyesi ile göbek bağı olan bazı basın kuruluşlarının görmezden geldiği; Giresun Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nde yaşanan hak gaspı, baskı, yıldırma ve emek sömürüsünü kamuoyu ile paylaşmıştık.

Olayları en başından daha detaylıca özetlemek gerekirse;

Giresun Belediyesi iştiraki olan Giresun Güvenlik İnşaat Taahhüt Nakliye Turizm ve Tic. A.Ş. isimli şirketin bordrosunda kayıtlı ve Giresun İtfaiye Müdürlüğü’nde görev yapan 58 personel, yasal çalışma sürelerini aşan mesailerinin ödenmesi için dönemin CHP’li Kerim Aksu başkanlığındaki Giresun Belediyesi yönetimine talepte bulunuyor. Belediye yönetimi tarafından bu talebin dikkate alınmaması üzerine Belediye İş Sendikası Giresun Şubesi olaya müdahil oluyor. Belediye İş sendikası, 58 personelin imzaladığı dilekçe ile birlikte 29.05.2018 tarihinde İŞKUR’a müracaat edip konunun araştırılması için müfettiş görevlendirilmesini talep ediyor.

Tüm bu süreçler yaşanırken o dönemde CHP’li Giresun Belediyesi’ne muhalif pozisyonda olan Ak Parti’li yerel siyasetçiler ve şimdiki belediye başkanı Av. Aytekin Şenlikoğlu, mağdur personellerin yanında bir duruş sergileyerek, çalışanların kanuni haklarını aramaları konusunda teşvik edici telkinlerde ve söylemlerde bulunup belediye seçimlerini kazanmaları halinde işçilerin geçmişe dönük tazminatları dahil tüm mağduriyetlerini gidereceklerinin sözünü verip bu durumdan siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorlar.

Mağduriyet yaşayan ve seçildikleri takdirde sorunlarının çözüleceği sözünü alan personellerin aileleri ile birlikte kaç oy potansiyeline sahip olduklarını, bunların kaçının verilen sözleri dikkate alarak oy kullandıklarını bilemesek de seçim sonucunda belediyenin sadece 280 oy farkı ile el değiştirdiğini dikkate almak gerekiyor.

İŞKUR, Belediye İş sendikasının 29.05.2018 tarihinde vermiş olduğu dilekçeyi, sebebi ayrı bir araştırma konusu olabilecek biçimde yaklaşık 1,5 sene beklettikten sonra, yani yerel seçimlerin tamamlanıp, Ak Parti’nin Giresun Belediyesi’ni kazanmasından 6 ay sonra 01.10.2019 tarihinde nihayet İtfaiye Müdürlüğü’ne müfettiş görevlendirip durumun araştırılmasına karar veriyor.

İŞKUR müfettişinin yapmış olduğu 3-4 günlük inceleme sonucunda, söz konusu personellerin aylık 80 saatin üzerinde fazla mesai ile çalıştırıldıkları ve taleplerinin haklılığı tespit ediliyor, bununla ilgili düzenlenen rapor taraflara iletiliyor.

Bu raporun ardından itfaiye personelleri, tespit edilen ödenmemiş mesai ücretlerinin ödenmesini beklemeye başlıyor. Nihayetinde Ak Parti’li siyasetçiler ve şuan ki belediye Av. Aytekin Şenlikoğlu seçim öncesinde kendilerine bu konuda söz vermişti. Ancak işler itfaiye personellerinin umduğu gibi gitmiyor, siyaset kirli yüzünü göstermeye başlıyor.

Belediye İş sendikasından aldığımız bilgiye göre, mağdur personeller kurum yöneticilerine durumu hatırlattıklarında amirlerinden şu cevabı aldıklarını öğreniyoruz; “ödeme yapılmayacak, gidin mahkemeye verin”.

Bu arada, itfaiye personellerinin halen aynı şekilde fazla mesai ile çalıştırılmaya devam ettiğini de belirtmemiz gerekiyor.

İşlerin çıkmaza girmesi ile işlerini kaybetme korkusuna yenik düşen bir çok personel daha fazla adım atmaya çekinirken 8 personel son çare olarak ellerindeki İŞKUR müfettiş raporu ile birlikte konuyu mahkeme taşıyıp haklarını kanuni yollardan aramaya karar veriyor.

İl Belediyesi gibi bir kurumun hem çalışanlarının emeğine karşı gösterdikleri saygısızlığı hem de itfaiye hizmetlerine ihtiyaç duyacak vatandaşların can ve mal güvenliğini düşüncesizce hiçe saymasını dava süreci başlar başlamaz izlemeye başlıyoruz.

İtfaiye Müdürlüğü bünyesinde çalışan personellerin uzmanlık gerektiren; yangın, sel, su baskını, orman yangını, deprem, dalış, can kurtarma, patlama, olağanüstü hallerde mahsur kalma, trafik kazası, kurtardığı ağır yaralı kişileri zarar görmeyecek şekilde taşıma gibi doğrudan insan can güvenliğini ilgilendiren görevler yapmaları nedeniyle alanında deneyimli ve özel eğitim almış kişilerden oluşması gerekiyor.

Önce sözlü baskı ile davalarını geri çekmeleri istenen personeller, ardından ancak çağ dışı bir zihniyetin tezahürü olabilecek bir anlayışla ve sadece gasp edilen haklarını hukuki yollardan aradıkları için sahip oldukları yetkinlik ve deneyim hiçe sayılarak tamamen sürgün sayılabilecek biçimde uzmanlıkları ile hiç bir ilgisi olmayan farklı birimlere görevlendirilerek cezalandırılıyorlar.

Son olarak bu 8 personel yeni görevlendirmeler ile ilgili tebligatları ‘ihtiraz-i kayıtla’ yani belli hakların kullanma hakkının saklı tutulması şartı ile mecburiyetle imzalıyorlar.

Süreci detaylıca özetledikten sonra bu yaşananlar perspektifinden siyasetin kirli yüzüne bir kez daha şahit olmuş oluyoruz.

Dönemin CHP’li belediyesi çalışanların hakkını gasp ederken, Ak Parti’li yerel siyasetçiler ve belediye başkan adayı durumu siyasi malzeme haline getirip mağdurlar üzerinde siyasi rant devşiriyor, ardından roller değişip hak gaspına Ak Parti’li belediye soyununca bu defa da 2018 yılında ne yaptıklarının unutulduğunu zanneden CHP’li yerel siyasetçiler mağdur işçilerin avukatlığına soyunuyor.

Son sözümüz sokaktaki vatandaşa olsun.

Bizler işyerlerimizde, kıraathanelerde, çay bahçelerinde, evlerimizde, arkadaşlarımızla, akrabalarımızda, en yakın dostlarımızla siyasi görüşlerimiz doğrultusunda birbirimizi kırıp dökerken hiçbir parti ayrımı olmaksızın siyasetçiler elde edecekleri güç, mevki, makam ve maddi kazanımlar peşinde koşmaya devam ediyorlar.

Daha da açık konuşmak gerekirse, bizler yaşanan ekonomik koşullar altında ezilirken, kan bağımız varmışçasına savunduğumuz siyasiler gizli ortakları üzerinden yeni inşaatlar yapacakları arsaları toplamaya devam ediyor.

Sonuç olarak, iktidarından muhalifine fark etmeksizin kendi ideolojimize yakın olan siyasetçilerin yanlışına ortak olmak yerine sadece doğrunun yanında bir duruş göstermeyi başarabilirsek hiçbir siyasetçi kendisinde bu gücü bulamaz.