ESKİDEN KASABA FIRINLARIMIZ VARDI

EKMEĞİ YARIM VE ÇEYREK DE SATARDI

Yani;

Kimileri cebindeki paranın durumuna göre, kimileriyse ihtiyacı ölçüsünde alışveriş yapardı...

Örneğin bizler ilkokulda öğrenciyken;

Öğlen paydosu oldu mu koşa koşa fırının kapısına giderdik...

Ve cebimizdeki harçlığımızın durumuna göre hareket eder;

"Dayı, bana yarım veya çeyrek ekmek verir misin?" derdik...

Ve fırıncı;

Ekmeği istediğiniz ölçüde -göz kararıyla- keserdi...

Ve 'paranın üzerini' de çoğu kez (bozuk para yok gerekçesiyle) iki veya üç 'peynirli şekeri' para üzeri olarak geri verirdi...

Bak 'peynirli şeker' dedim de aklıma geldi;

Bizim ilkokul öğrenciliği ve gençlik yıllarımızda fırınlarda 'karın doyurma' ve kahvaltı yapma kültürü de vardı...

Böylesi bir kültür olduğu içinde;

Hemen hemen bütün fırınlarda ekmeğin yanında 'katacak' olarak yenmesi için 'helva, zeytin, deri peyniri ve -tuzla saklanan- et kavurma' gibi ürünler de satılırdı fırınlarda...

Öğlen sularında çıkan sıcak ekmeğin karnını yarıp 'tereyağı' ve 'Sana Yağı' basarak yemek isteyenler dışarıdan yağlarını alıp getirirlerdi....

Fırın tezgahının etrafına dizilirlerdi...

Ve cümbür-cemaat şakalaşarak sıcak ekmeği mideye indirirlerdi...

Bu araya küçük bir bilgi notu da düşmek isterim, o da şu;

Eskiden kırsal kesim ve nüfusu küçük ölçekli kasabalarda fırınlar daha çok klasik 'somun' ekmeği çıkarırlardı...

'Francala' gibi benzeri çeşit ekmekler çıkarmazdı...

Ha, birde 'francala' deyince aklıma şu geldi;

Eskiden 'francala ekmeklerin' üzerinde sicim kalınlığında -ip gibi- ince simitler olurdu...

Ve herkes bu 'simiti' parmaklarının ucuyla didikleyip yer-dururdu...

Özetleyecek olursak;

Konuyu yöremizdeki yayla 'yerleşkelerinde' ve geçmişte yaşanan fırın kültürüyle özetleyelim isterim...

Bektaş, Kulakkaya ve Kümbet gibi merkezi 'yayla yerleşkelerinde' alışveriş günleri genellikle 'Cuma' günlerinde yapılırdı...

O gün çoğu 'oba sakinleri' bu merkezi yerleşkelere gelir;

Ve obadan getirdiği kekik kokulu tereyağı ile fırınlarda 'yağlı pide' veya da 'peynirli pide' yaptırırdı...

Ve bunların hepsi süreç içerisinde rafa kaldırıldı...

Kaldırılmak zorundaydı;

Çünkü yörede 'besi hayvancılığı' diye bir şey kalmadı...

Yani, süt mamullerinden oluşan tüm ürünler şimdi hayal ürünü olarak kaldı...

Her neyse...

Sözü daha fazla uzatmayalım...

Durup-dururken birde ağzınızın tadını bozmayalım...

Ve sözü şimdi size bırakalım...