BULANCAK'TA TİYATRONUN BAŞLANGICI VE GELİŞİMİ:

12 Eylül 1980 Bulancak'ta fırtına gibi eser. Solcu siyasileri ve toplumda var olan her türden görüşü,  partileri hallaç pamuğu gibi atar. 

Bulancak'ta yalnızca siyaset ve örgütleri yoktur.Tiyatro çalışmaları, gösterileri, özel sanat filmleri gösterileri vardır. Örneğin Sovyet filmi Dersu Uzala ve Ölü Kentin Nabzı gibi tiyatro oyunları Bulancak sinemasında tıklım tıklım bir seyirci tarafından izlenir. Bulancak Halkevi tiyatro kolu Aziz Nesin'in eserlerinden hazırladığı "Biz ihtilali neden yaptık?" oyununu Bulancak ve Giresun'da sergiler.Erkan Yücel'in Halkın Gücü oyunu da Halkevci gençler tarafından oynanır.Oyun yine Bulancak,Giresun ve Şebinkarahisar 'da sergilenir. Alpagut olayı ise çalışmaları sürerken toplumsal olayların hızı karşısında geride kalır.Oyun sahnelenmez.

Halkevinde ayrıca yaşları küçük ortaokullu, liseye yeni başlamış gençlerin oluşturduğu tiyatro çalışmalarına katılan bir ekip vardır. Mürsel Gülmez o yaşlarda Halkevi 'nde tiyatro çalışmalarına katılır. "Biz ihtilali neden yaptık?" oyununda rol alır. 

O yıllarda politik sinema ve politik tiyatro  politik yükselişe uygun biçimde gelişir.Ajitrop topluluklar denilen  gruplar öne çıkar. Kitleler de bu etkinliklere katılır ve izler. Tabii hayat böyle yumuşak bir süreçle gitmez.Toplumsal, kültürel, siyasal gelişmeler ve talepler burjuvaziyi rahatsız eder.Dikensiz gül bahçesi ister burjuvazi. Sonuçlar açıktır. 

12 Eylül askeri rejimi gelir, doğal ki siyaset yapan insanlara,hareketlere,partilere balyoz harekatı düzenler. Sanat,sanatçı,tiyatro, sinema,edebiyat kısacası her alan baskı altına alınır. 

Darbenin etkisiyle bir kaç yıl ülkenin neredeyse tümünde sanat hareketlerinde kıpırdanma yoktur. Uğur Mumcu 'nun "Sakıncasız" oyununu İstanbul'da izlediğimde sanırım 1985'di sansüre uğramadığına şaşırmıştım. 

Anadolu'da durum daha fenaydı elbet.Burada yazmanın gereksiz olduğu ama tüm tiyatrocuların bildiği engeller dışında bir de gizli ambargo vardı, politik tiyatronun olmaması. Bana göre Bulancak'ta tiyatro,Eylül sonrasında bu iç denetim,kendine uygulanmak zorunda kalınan bir sansürle başladı. 

Bulancak Sanat Tiyatrosu ister istemez kendi dışındaki koşullar yüzünden yola böyle başladı. Kendi tiyatro sürecinde uzun yıllar boyunca iyi oyunlar da sergiledi, izleyicinin yorumuna göre iyi veya ortalama oyunlar da sergiledi. Politik oyunlara yaklaşmadı.

Kendi sürecinde bir ilçede izleyici kitlesi oluşturdu, izleyici kitlesi de tiyatro üzerinde bir etki yarattı mı bilmiyorum. Burada karşımıza sanat kimin içindir sorusu bile çıkabilir.Kendi adıma sade bir tiyatro izleyicisi olarak yalın, anlaşılır, seyirciyi zorlamayan,postmodern oyunları izlemek istemedim. Onları anlamak zorunda kalmanın bunun savunucusu sanatçıların seyirciyi zorlaması olarak düşündüm. 

Anton Çehov'un oyunları veya toplumsal hayatı yansıtan, eleştiren oyunları severek izledim. Bu benim kişisel fikrim elbet,farklı düşünenler her zaman olur. Ama sonuçta dolu veya boş salonlar beğeni sonuçlarını gösterir. 

Bulancak Sanat Tiyatrosu ve onunla birlikte hayata geçen "Mürsel Gülmez Tiyatro Günleri" yıllar içinde gelenek haline geldi. Bu etkinlikte tiyatroseverler farklı tiyatro gruplarının  oyunlarıyla tanıştı.

Izleyebildiğim kadarıyla gittiğim oyunlardan, konularından, oyuncularından memnun kaldım, bana ne kattığını, tiyatro diliyle hayatımıza ne kadar sızdıklarını düşündüm.

Dram, doğaçlama,politik taşlama türü oyunlar bende hem güzel duygular, hem de bilgi bıraktı. Bir seyirci için önemli olan oyunun gerilimini hissetmektir. Oyuncunun gerçekliğini görmektir. Konusu ne olursa olsun bu durum izleyiciyi sarar,alır götürür. 

Tiyatro da sinema gibi bu karanlık dünyada bize aydınlık sunabilen,pencereyi aralayan bir sanat dalıdır. Yani nefes almamız için şarttır. Bulancak Sanat Tiyatrosu bunu yıllardır yapıyor. Yalnızca sahnesi geniş, ruhumuzu açan, ufuk sunan, mücadeleci ve gerçekçi oyunlar beklemek de hakkımız. 

Çünkü ülkemiz Türkiye 'de postmodern bir hayat tarzının karşılığı yok.Toplumsal gerçeklikliğin karşılığı ise çok. Bu durum sinemada da tiyatroda da böyle.